Kürt Milliyetçi Hareketi ÖZÜR DİLEMELİDİR!

Kürt Milliyetçi Hareketi ÖZÜR DİLEMELİDİR!

ve bu saldırılar kaçıncı kez tekrarlanmışken, kimse, tehditlerle, manevralarla, her zamanki kaçamak yöntemlerle sorunun üstünü örtebileceğini sanmasın...
Basılan, yakılan dernekler, kafası gözü patlatılan devrimciler ortadayken, ve bu saldırılar kaçıncı kez tekrarlanmışken, kimse, tehditlerle, manevralarla, her zamanki kaçamak yöntemlerle sorunun üstünü örtebileceğini sanmasın...

• 9 Kasım 2009: Yüzleri maskeli, sopalı, molotoflu, silahlı 20 kişilik bir güruh, 1 Mayıs Mahallesi'nde bulunan Anadolu Haklar Derneği'ne saldırdı.

• 9 Kasım 2009... İlk saldırıdan iki saat sonra... Yüzleri maskeli, sopalı, molotoflu, silahlı 20 kişilik bir güruh bu kez de Gülsuyu Haklar Derneği'ne saldırdı.

• Her iki saldırıda da dernekler yakıldı, talan edildi, derneklerde bulunan insanlar yaralandı...

• 10 Kasım: Saldırıya uğrayan derneklerin bulunduğu semtlerde yapılan yürüyüşlerle saldırganlar lanetlendi.

• 10 Kasım: Devrimci ve Demokratik Yapılar Arası Diyalog ve Çözüm Platformu yaptığı toplantıda soruna müdahale etme kararı aldı.

• 11 Kasım: Halk Cephesi'nden bir heyet DTP ile görüşmeye gitti. Yakılan derneklerin fotograflarını da götüren Halk Cepheliler "bu sizin eseriniz" diyerek, 24 saat içinde özür beklediklerini belirttiler. DTP'lilerin "bunları tasvip etmiyoruz, bunlar bu yapılanlar doğru değildir, araştırıyoruz." açıklamaları karşısında da bilinen manevralara başvurulmaması, gerekenin yapılmasının beklindiği belirtildi.
• 11 Kasım: Saat 12.00'da, DTP'de, Platform temsilcileriyle DTP yetkilileri arasında bir görüşme yapıldı. DTP'liler "eylemleri biz yapmadık. Apocu gençlik inisiyatifi yaptı, olayı araştırıyoruz, bir komisyon kuracağız" cevabı verdiler.
• 12 Kasım: Devrimci ve Demokratik Yapılar Arası Diyalog ve Çözüm Platformu tekrar toplandı.
• 13 Kasım: Saat 12:00'de Gülsuyu Haklar Derneği önünde Devrimci ve Demokratik Yapılar Arası Diyalog ve Çözüm Platformu tarafından saldırıyı kınayan bir açıklama yapıldı.
• 13 Kasım: Halk Cepheliler, İstanbul DTP önünde yaptıkları bir eylemle DTP'ye özür dileme çağrısını içeren bir mektup verdiler... Halk Cephesi'nden bir heyet, DTP yetkilileriyle görüştü.
Kürt milliyetçi hareketinin son saldırısının üzerinden 13 gün geçti. Kürt milliyetçi hareketi, henüz ne özür diledi, ne saldırganlara karşı bir şey yaptı. Halk Cepheliler, bir yandan üyesi oldukları Devrimci ve Demokratik Yapılar Arası Diyalog ve Çözüm Platformu aracılığıyla sorunun çözümü için gerekli mekanizmaları işletmeye çalışırken, bir yandan da demokratik tepkilerini ortaya koyarak "sol içi şiddet"i teşhir ve tecrit etme tavrını sürdürdü.
Halk Cephesi DTP Önünde:


"Özür Bekliyoruz!"

Halk Cepheliler 13 Kasım günü DTP il başkanlığı önündeydiler. 9 Kasım'da yaşanan saldırıları protesto eden Halk Cepheliler "özür bekliyoruz" diyerek DTP önünde oturma eylemi yaptılar.

Saat 14.00'de DTP il başkanlığının önünde 130 kişi vardı. "DERNEK YAKMAK DEVRİMCİLERE KURŞUN SIKMAK KAFA GÖZ YARMAK ÇETECİLİKTİR ÇETECİLERİ ARANIZDA BARINDIRMAYIN - Halk Cephesi" yazılı pankart açan Halk Cepheliler, saldırının görüntülerinin olduğu dövizler ile "BUNLARI YAPAN ÇETECİLERİ İÇİNİZDE BARINDIRMAYIN", "BUNLARI YAPAN SALDIRGANLARI KINAYIN" yazılı dövizler taşıdılar.
İl yönetiminden Dursun Yıldız tarafından karşılanan Halk Cepheliler, kendileriyle daha önce görüşüldüğünü, kendilerine; '24 saat içinde özür dilemenizi bekliyoruz' denildiğini, eğer özür dilenmezse, il merkezlerine, genel merkezlerine gidileceğinin belirtildiği, şimdi buraya da bu amaçla geldiklerini belirtiler.
Burjuva basına:

Size söyleyecek bir şeyimiz yok
Çağrılı olmadığı halde burjuva basın da oradaydı. Burjuva basının Halk Cephelilerden eylemin amacıyla ilgili açıklama isteğine Halk Cepheliler "bu eylemin kendilerini ilgilendirmediğini, zaten kendilerini çağırmadıklarını, bir açıklama yapmayacaklarını" belirttiler.
Halk Cepheliler, DTP il binası önünde toplanmanın ardından DTP İl Eş Başkanı'na yazılı bir metin vererek, özür dilenmesi isteklerini ve diğer taleplerini belirttiler.
Halk Cepheliler'in DTP önünde bulunduğu saatlerde DTP'liler Devrimci ve Demokratik Yapılar Arası Diyalog ve Çözüm Platformu'nu da görüşmeye davet etmişlerdi. Halk Cepheliler'in DTP il başkanlığı önünde bekledikleri süre boyunca platform temsilcileri de içeride görüşme halinde oldu.
Saat 16.00 olduğunda Halk Cephesi sözcüsü, Halk Cepheliler'e DTP'den özür istemek için gelindiğini, bunun için iki saat beklendiğini ancak DTP'den bir cevap alınmadığını belirtip eyleme şimdi son verileceğini, ancak DTP nezdinde demokratik tepkilerini sürdüreceklerini belirtti.
Vazgeçin bu tehditlerden çünkü kaale almıyoruz!
Bir yandan araştırıyoruz, komisyon kuruyoruz deniyor, bir yandan tehditler örtülü veya açık sürdürülüyor. DTP önünde Halk Cepheliler en demokratik biçimde tepkilerini gösterirken, "kaldırın aşağıdakileri" diye kendi arkadaşlarına talimat vermeler, "Gençlerimizi tutuyoruz. Bu şekilde devam etmemeli..." gibi sözlerle aba altından sopa göstermeler.
Tutmayın!
Tutmuyorsunuz zaten.
Kim yaktı derneklerimizi?
Geçmişteki bir çok saldırıyı kim gerçekleştirdi?
"Zor tutuyoruz" demekte zaten bir itiraf vardır. Demek ki tutabiliyorsunuz.
"Tutmazsanız" ne yaparsınız daha fazla, en fazla öldürürsünüz. Var mı ötesi?
Görüşmelerde bir yetkili diyor ki, "ilk adım bu olmamalıydı"! Peki ne olmalıydı?
İlk önce "uyarmalıydınız" mesela devrimci hareketi: "Bu eleştirileri derginizde yazmayın" diye. Nasıl olsa, devrimciler, haklı, meşru, devrimci çizgideki ideolojik mücadelelerinden geri adım atmayacaklardı. O zaman "ikinci adımda" yakardınız dernekleri!
Bu kafa yapısının kendisi sakattır. Devrimcileri, dernek basarak, kafa göz kırarak "yola getirebileceğini" düşünen düzen kafasından ödünç alınmıştır.
Kürt milliyetçi hareketi, karşısında kimin olduğunu iyi anlamalı.
Devrimci hareket, Kürt milliyetçi hareketin politikalarına karşı eleştirel bir tutum takınıyor, ideolojik mücadele yürütüyor. Reformizme karşı devrimi savunuyoruz. Uzlaşmacılığa karşı uzlaşmazlığı savunuyoruz. Düzen içi çözümlere karşı, devrimci çözümleri savunuyoruz. Ve bunları da her koşulda savunmaya devam edeceğiz. Çünkü bu biçim devrimci olarak varoluş nedenimizdir. Söylediklerimiz karşısında ideolojik, politik anlamda söyleyeceğiniz bir şey varsa, derginiz var, gazeteleriniz var, televizyonlarınız var, oradan söylersiniz. Hatta, buyurun, en geniş kitleler karşısında politikalarımızı, ideolojimizi tartışacağımız paneller, sempozyumlar düzenleyelim. Ama şurası kesin ki, dernek yakarak reformizmi, uzlaşmacılığı, düzen içi çözümler politikasını örtbas edemezsiniz. Çünkü dernek yaktınız diye, kafa göz yardınız diye, ne reformist olan devrimci olur, ne de devrimci olan reformist!

Kürt milliyetçilerine soruyoruz:

Bugüne kadar "önderimize hakaret ettiler" diye hangi burjuva gazeteye, dergiye saldırdınız? Burjuvazinin hangi derneğini bastınız ve yaktınız bu nedenle? Cevabını biliyoruz bu sorunun. Cevap, "hiç"tir. Peki, burjuvazi bugüne kadar hiç mi önderinize küfretmedi, hakaret etmedi?... Bu, yüzlerce, binlerce kez olduğu halde, bir tek kez tepki göstermiyorsunuz; fakat, devrimciler, bir kez bile hakaret, küfür etmedikleri halde, yalan bir gerekçeyle saldırıyorsunuz... Burada bir gariplik yok mu?...
Sorunun bir hareketin önderliğine küfürle, hakaretle ilgisi yoktur. Herkes öncelikle bunu görmelidir. Kürt milliyetçi hareket, tüm tarihi boyunca kendine tabi olmayı reddetmiş, reformist, uzlaşmacı, düzen içi politikaları karşısında Marksist-Leninist cepheden eleştiriye tavizsiz devam eden devrimci harekete karşı tahammülsüzdür. Tüm solun kendilerine tabi olduğu, kimsenin kendilerini eleştiremediği bir "sol" istiyorlar; ama Marksist-Leninistler olduğu sürece, böyle bir tablo asla gerçekleşmeyecek.
İki bidon benzin ve açık bırakılan tüpgaz:

Bu kültür nerede öğretildi?
1 Mayıs Mahallesi'ndeki Anadolu Haklar Derneği'ne yönelik saldırıda iki bidon benzin de döküyor saldırganlar... Daha iyi yansın(!) diye dernek.
Tüpgazı da açıyorlar...
Bu nasıl bir düşmanlıktır, bu nasıl bir kışkırtmadır?.. Herkesin düşünmesini istiyoruz. Bu kültür nasıl ortaya çıkmıştır, nasıl sürdürülmektedir...
Mavi Çarşıları, Kapalıçarşıları, Çetinkayalar'ı yakmayı teorileştiren, meşrulaştıran anlayış, bugün bu anlayışı devrimcilere karşı da uygulamaya kalkıyorsa, o kültür çok ciddi bir şekilde sorgulanmalıdır.
Sol içi şiddet, işte böyle sola karşı bir düşmanlığın yaratılmasıyla, büyütülmesiyle tüm halkın mücadelesine vahim zararlar veren hale dönüşür. Kürt milliyetçi hareket, yarattığı kültüre dönüp bakmalıdır.
Devrimcilerin, demokratların halkın çıkarları doğrultusunda mücadele verdikleri bir derneği iki bidon benzini döktüren kültür, yurtsever bir kültür değil, halka, sola düşmanlık kültürüdür! Bu kültürle şekillendirilmiş insanların hiçbir halkın ulusal, sınıfsal mücadelesine bir katkısının olamayacağı tarihsel tecrübelerle sabittir. Bu kültür, devrimci, yurtsever militanlar değil, çeteci yetiştirir. Zaten bu iki saldırının niteliği de, biçimi de çeteciliğin ifadesinden başka bir şey değildir.
Burjuva basının provokasyonlarına prim yok!

Anadolu Ajansı, Kürt milliyetçi hareketin "sol içi şiddet"e başvurmasını fırsat sayarak "DHKP-C PKK rant kavgası" haberiyle psikolojik savaş görevini üstlenmekte gecikmedi...
Kuşku yok ki, oligarşinin basını açısından bunda şaşılacak bir şey yoktur. İlerici, sol, demokrat herhangi bir güç, sorumsuzluğuyla ortamı böylesine provokasyona açık hale getirince, oligarşinin kontrası, medyası bunu değerlendirmekte gecikmeyecktir.
Anadolu Ajansı tarafından yayılan ve istisnasız bütün burjuva basın yayın organları tarafından araştırmadan, soruşturmadan olduğu gibi konulan bu kontra haberle, mevcut ortamda PKK'liler ve Cepheliler birbirine karşı kışkırtılmak isteniyordu.
Örneğin bu kontra ajans haberinde deniyordu ki: "... Kandil'in talimatıyla harekete geçen PKK'lıların, Londra, Brüksel, Berlin, Atina ve Paris'te faaliyet gösteren DHKP/C'lilere ve derneklerine yönelik saldırılar gerçekleştirdikleri bildirildi."
Oysa söz konusu yerlerde, Londra, Brüksel, Berlin, Atina ve Paris'te, herhangi bir saldırı olmuş değildir.
Tüm devrimciler, yurtseverler, bu tür dönemlerde, kontrgerillanın provokasyonları, kışkırtmaları konusunda son derece dikkatli ve uyanık davranmalıdırlar. Ama asıl olarak da Kürt milliyetçi hareketi, provokasyonlara, kışkırtmalara kapı aralayan sol içi şiddet tavrına derhal son vermeli, özür dilemeli ve başka saldırılar olmayacağının güvencelerini yaratmalıdır. Oligarşinin provokasyon haberlerine ve başta türlü provokasyonlarına karşı en etkili "tedbir" budur.
DTP İSTANBUL İL BAŞKANLIĞI'NA
DTP'liler 9 Kasım'da Gülsuyu-Gülensu Haklar Derneği ile Anadolu Haklar Derneği'ne saldırdılar. Gülsuyu'ndaki dernek saldırısı içinde bir dernek çalışanı varken gerçekleştirildi, dernek tümüyle yanıp kullanılamaz hale geldi. Anadolu Haklar Derneği'nde bulunan dört kişi darp edildi. Dernek dağıtıldı.

BUNUNLA İLGİLİ DTP'DEN ÖZÜR BEKLİYORUZ;

1) Yapılan saldırı açık biçimde mahkum edilmelidir.

2) Bir daha bu tarz saldırılar yapılmayacağına dair güvence verilmelidir.

3) Bu saldırıda yer alanları DTP cezalandırmalı ve bu konuda bize açıklama yapmalıdır.

BUNLAR BİZE YAZILI OLARAK VERİLMELİDİR.

Bu özürü almak için 2 saat İl Binası Önünde Oturacağız.


*

Kürt Milliyetçi Hareketi

ÖZÜR DİLEMELİDİR!

1- Saldırılar kesinlikle mahkum edilmelidir!

2- Bir daha tekrarlanmaması için taahhütte bulunulmalıdır!

3- Saldırıya katılanlar bulunup cezalandırılmalıdır!
***

Devrimci ve Demokratik Yapılar Arası Diyalog ve Çözüm Platformu

Gülsuyu'nda Yakılan Derneğin Önünde Açıklama Yaptı:
"Devrimci bir kuruma yönelik saldırı kabul edilemez. Böyle bir saldırının ancak ve ancak devleti, faşist güçleri sevindireceği son derece açık bir gerçektir."
Anadolu Haklar Derneği ve Gülsuyu Haklar Derneği'ne yönelik olarak Kürt milliyetçi hareketi tarafından gerçekleştirilen saldırıları değerlendiren Devrimci ve Demokratik Yapılar Arası Diyalog ve Çözüm Platformu, 13 Kasım günü, saldırıda yakılan Gülsuyu Haklar Derneği önünde bir açıklama yaparak saldırıyı kınadı.
Saat 12:00 sıralarında Gülsuyu Haklar Derneği önünde yapılan basın açıklamasına, Halk Cephesi, Emek ve Özgürlük Cephesi, BDSP, TKP Devrimci Hareket, Demokratik Haklar Federasyonu, Odak temsilcileri katıldı.
Devrimci ve Demokratik Yapılar Arası Diyalog ve Çözüm Platformu'nun bu eylemde okunan açıklamasının tam metnini sunuyoruz

Devrimci ve Demokratik Kamuoyuna

9 Kasım 2009 Pazartesi günü 1 Mayıs mahallesinde bulunan Anadolu Haklar Derneği ile Gülsuyu'nda bulunan Gülsuyu Haklar Derneği yüzleri maskeli, sopalı, molotoflu, silahlı gruplar tarafından saldırıya uğramıştır.
9 Kasım 2009 akşamı saat 19.00 civarında Anadolu Haklar Derneği önünde toplanan saldırgan grup, derneğe girerek içerde bulunan Haklar Derneği çalışanı Cem Koyupınar, PSAKD Şube Başkanı Metin Aslan, PSAKD çalışanı İbrahim ve dernek çalışanı Ekin isimli kişileri de yaralamışlar, ellerindeki kurusıkı tabancalarla 20 elden fazla ateş ettikten sonra molotoflarla derneği yakmaya çalışmışlarsa da başarılı olamamışlardır. Olay sırasında "Bıji Serok Apo" sloganları atan ve "yayınlarınızda bize ve önderliğimize küfrediyorsunuz" diye bağıran grubun saldırısında Cem Koyupınar başına aldığı darbelerle bayılırken, Metin Aslan'ın başı yarılmış, İbrahim ve Ekin isimli kişiler de sopalarla dövülerek çeşitli yerlerinden yaralanmıştır.
Bu olaydan yaklaşık iki saat sonra ise yine yüzleri maskeli, sopalı, molotoflu, silahlı 20 kişilik bir grup bu kez Gülsuyu Haklar Derneği'ne saldırmıştır. Dernek önünde toplanan saldırganlar Yürüyüş dergisinde "kendilerine ve önderliklerine küfür edildiği" yönünde bir açıklama yaptıktan sonra içerde dernek çalışanı varken derneğe molotof kokteylleri atarak yakmıştır. Saldırgan grup bu olayda da "bıji serok apo" sloganları atmıştır. Saldırı sonrasında Gülsuyu Haklar Derneği kullanılamaz hale gelmiştir.
Devrimci bir kuruma yönelik bu her iki saldırının da provokasyon niteliğinde olduğu çok açıktır. Her şeyden önce, gerekçe ne olursa olsun ve kim tarafından yapılmış olursa olsun devrimci bir kuruma yönelik saldırı kabul edilemez. Böyle bir saldırının ancak ve ancak devleti, faşist güçleri sevindireceği son derece açık bir gerçektir.
Devrimci ve demokratik yapılar arası diyalog ve çözüm platformu kurulduğu andan itibaren her zaman devrimci, demokratik yapılar arasındaki ilişkilerde şiddeti mahkum etti, bütün sorunların diyalog yoluyla çözülmesi gerektiğini ısrarla vurguladı. Hangi gerekçeye dayanırsa dayansın devrimci ve demokratik yapılar arasındaki ilişkilerde şiddet, esasen bütün devrimci demokratik yapılar tarafından reddedilmeli ve mutlaka karşı çıkılmalıdır. Bu bir ilke sorunudur ve bu ilke işin başından beri platformumuza ışık tutmuştur. Devrimci ve demokratik yapılar arasında şiddet içermeyen her türlü tartışma ve eleştiri meşrudur, yine aynı meşruiyet içinde her türlü sorun tartışılabilir ama saldırılar kabul edilemez. Özellikle şovenizmin tırmandırıldığı ve büyük çaplı ırkçı saldırıların sinyalinin verildiği bu günlerde en az ihtiyacımız olan şey, devrimci ve demokratik yapılar arasında şiddet kullanılması ve ortamın böylece provokasyonlara açık hale getirilmesidir. Yaratılmakta olan kaos ortamında temel ihtiyacımız bütün devrimci ve demokratik güçlerin birliğidir; en azından dayanışma halinde olmaktır.
Platformumuz, 1 Mayıs Mahallesi ve Gülsuyu'ndaki saldırıları bu anlayış çerçevesinde kınamakta ve sorumlularını özeleştiriye davet etmektedir. Platformumuz, devrimci ve demokratik yapılar arasındaki her türlü sorunu, şiddetin olmadığı ve ilkesel olarak reddedildiği bir ortamda tartışmaya hazırdır. Esasen Platformumuzun varlık nedeni de budur.
Platformumuzdan bir heyet konu ile ilgili olarak DTP il yöneticileri ile görüşmüş ve bu görüşmede saldırıları doğru bulmadıklarını, yapılan saldırılar ile DTP'nin ilgisinin olmadığını ve kendilerinin de konuyu araştırmakta olduklarını ifade etmişlerdir.
Platformumuz diyalog zemininde çabalarını sürdürecek, süreci takip edecektir.

Saygılarımızla.
Devrimci ve Demokratik Yapılar Arası Diyalog ve Çözüm Platformu
2009.11.22