20 Ekim 2005 Perşembe

Şemdinli Protestoları Sürüyor

Gülsuyu'nda  20 Kasım Pazar günü saat 20.00'de Son Duraktan başlayarak, Heykel durağına kadar Şemdinli'deki olayları protesto etmek amacıyla yürüyüş düzenlendi. Yürüyüş esnasında meşaleler yakıldı. Yürüyüşe başlandığında 25 kişi olan HÖC'lüler, çevreden insanlarında katılmasıyla 45 kişiye ulaştı. Eylemin sonunda Çarşamba günü yapılacak etkinliğe çağrı yapıldı.


Okunan ortak basın açıklamaların da "Şemdinli olayı için "yargıya intikal etmiştir" nakaratına kulak asamayın; bu nakarat, gerçekleri bastırmaya çalışmaktan başka bir anlam taşımamaktadır. Ama her şey açıktır. Şemdinli'ye bakın ve Susurluk'un üç beş özel timciden, üç beş politikacı ve generalden ibaret olmadığını, bir döneme özgü olmadığını görün. Susurluk devlettir. Susurluk devletinde, devletin katletme özgürlüğü vardır, bombalama özgürlüğü, kaybetme, linç yapma özgürlüğü vardır. Eğer böyle bir devlete karşıysak, halka karşı savaşan değil, halkın hizmetinde ve denetiminde bir devlet istiyorsak, önce Susurluk devleti yıkılmalıdır" denildi.

9 Ekim 2005 Pazar

Yıkımlara Karşı Halk Toplantısı Düzenlendi

AKP hükümetinin yıkım politikasına karşı Temel Haklar ve Özgürlükler Dernekleri Federasyonunun başlattığı kampanya çerçevesinde 9 Ekim Pazar günü Gülsuyu-Gülensu Temel Haklar Derneği’nde düzenlediği halk toplantısı yapıldı.




Istanbul’da emekçi , yoksul halkın yaşadığı mahallelerde başlatılan yıkım saldırıları hakkında halkı bilinçlendirmek ve örgütlü bir şekilde kentsel dönüşüm projesine karşı mücadele etmek amacıyla yapılan bir çok mahallede sürdürülen kampanya çerçevesinde Gülensu da yapılan halk toplantısına konuşmacı olarak Halkın Hukuk Bürosundan avukat Oya Aslan, TMMOB’dan mühendis Mehmet Göçebe ve Ayhan Tuğcu ile birlikte Federasyon temsilcisi Süleyman Matur katıldı.

TMMOB Mühendis Mehmet Göçebe;

Istanbul ve bir çok şehir merkezinde oluşan gecekondu mahallelerinin bir devlet politikası sonucu oluştuğunu, şehirlerdeki sanayi, işyerlerine ucuz işgücü oluşturmak için bilinçli olarak göz yumulduğunu anlattı. Fakir halkı göç ettirmeye zorlayan koşulların oluşturulduğunu, devletin görevi olan barınma, eğitim ve sağlık haklarının devlet tarafından verilmediğini, halkın kendi sorunlarına kendisi çare olmaya çalıştığını bunun da devlet tarafından engellendiğini söyledi. Fakir-emekçi halkın sahip olduğu tek şey olan konduların yıkılmasının asıl nedeninin buraları zengin, şirketlere, zengin insanlara ve sermayeye bir rant alanı açmak olduğunu anlattı. Sahip olduğumuz evlerimizi korumanın tek yolunun birlikte direnmek ve mücadele etmek olduğunu belirtti.

Halkın Hukuk bürosu avukatlarından Oya Aslan da yıkımların hukuki boyutu ve yasal yollardan nasıl mücadele edilebileceği hakkında halkı bilinçlendirirken, devletin yıkımları gerçekleştirmek için, yıkım olacak bölge için bir plan yaptığını aynı zamanda plan’a halkın taraf edilmesi gerektiğini, itiraz hakkı bulunduğunu belirterek, halkın bu yasal hakları belediyeler tarafından gizleniyor, planlar gizli yapılıyor. Hukuksuzluk burada da yapılıyor, dedi. Kentsel Dönüşüm Projesi adı altında halka yöneltilen bu saldırı mevcut bulunan yasalarla dava açmakla da çözülemez bu bir siyasi karardır. Bunun hayata geçirilmesini engellemek ancak pratik faaliyetlerle mümkün olur. Çünkü; yıkım alanı olarak belirlenen bir bölgede Tapulu ve Tapusuz (kaçak) ayrımı yapılmaksızın bütün evler yıkılır. Bu halkın yaşadığı mahalleleri artık şehre sığmayan, paralı, rant alanına ihtiyaç duyan zengin kişi ve şirketlere vermek için uygulanan bir politik karardır. Bu saldırıyı durdurmak için birlikte ve daha kapsamlı olarak mücadele etmeliyiz. Dedi.

Son olarak; söz alan Temel Haklar Federasyonu Temsilcisi Süleyman Matur;'yıkımlar konusunda mahkemelere açılacak davalarla yıkım engellenemez, çünkü bu ülkede bir gecede yasalar değiştirilebiliyor. Kuşkusuz tek tek de yıkımları durduramayız. Yapılacak tek şey örgütlenmektir. Evlerimiz yıkıldığında ne yapacağız, köylerimize mi döneceğiz. Köylerimizde neyimiz kaldı ki; yaşamımızı burada kurduk. Arkadaşlarımız, komşularımız, akrabalarımız, işimiz aşımız burada. Barınma bir haktır. Bu devletin kendi yasalarında bile var. Ama bu hakkı bize vermiyor. Kendi yasalarını çiğniyor. Asıl yasadışılığı kendisi yapıyor. Bu bir haksızlıktır. Buna karşı mücadele edilmesi gerekir. Hep birlikte örgütlenerek bu saldırıyı püskürtebiliriz. Tarih bunun kanıtlarıyla doludur. Halkın örgütlenmediği yerlerde devlet bu amacına ulaşmıştır. Bundan sonra hep beraber olacağız. Çözüm üreteceğiz. Ve pratik faaliyetler içinde evlerimizi savunmak için her şeyi yapacağız. Devletin bölme, parçalama, bizi birbirimize düşürme politikasına da izin vermeyeceğiz. Bu sorun herkesin sorunudur… diyerek konuşmasını tamamladı. Daha sonra toplantı da halkın sorularına geçildi. Sorulara cevaplar verildi.Halk bu tür toplantıların sık sık olması gerektiğini, ne yapmaları gerektiği konusunda yardıma ihtiyaçlarının olduğunu ve yıkımlarla ilgili en azından bilgi toplayacak ve resmi dairelerle ilişki kuracak bir komisyon oluşturulmasını talep etti.

Çalışmaların devam edeceği ve toplantıların sürekli hale getirileceği, komisyon oluşturulacağı belirtilerek toplantıya son verildi.Yaklaşık olarak iki saat süren 'yıkımlara karşı halk toplantısı’na 50 kişi katıldı.